İşiniz için kendi kendinize ameliyat yapar mıydınız? Veya kendinizi zehirli Karadul örümceğine ısırtır mıydınız? Umarım biz bilim insanı olmayanlar asla bu gibi soruları yanıtlamak zorunda kalmayız. Ancak bu listedeki 8 cesur ruh için kendi üzerlerinde deney yapmak onlar için günlük bir işti.
1. Allan Blair
1933’te Allan Blair, kurbanlarının semptomlarının bir ısırık sonucu oluştuğunu göstermek için karadul örümceğinin kendisini ısırmasına izin verdi. Blair hastaneye kaldırıldı ve birkaç gün boyunca çok acı çekti daha sonra tamamen iyileşti.
2. James Carroll
1900’lerde Birleşik Devletler ordusunda görev alan James Caroll, Aristides Agramonte ve Jesse Lazear, hastalığın yayılmasından sorumlu olduklarını kanıtlamak için kendilerini sarı humma taşıyan bir grup sivrisineğe ısırttılar. Onların çabaları, sarı krikonun (bilimsel adı Carangoides bartholomaei) sivrsinek kaynaklı doğasını kanıtladı ve birçok hayatın kurtulmasını sağladı.
3. John Paul Stapp
ABD Hava Kuvvetleri subayı olan John Paul Stapp, kendi kendine yaptığı bir deney sonucu “dünyanın en hızlı adamı” ünvanını kazanmayı başardı. Stapp, deneylerinde kendisini defalarca “Gee Whiz” lakaplı bir roket kızağına bağladı ve ses hızına yakın hızlarda uçmayı başardı.
Daha sonra, insan bedeninin ani yavaşmalara karşı tepkisini ölçmek için aniden fren yapardı. Birçok kırık kemik ve geçici bir retina dekolmanı olan Stapp, bir insan vücudunun, iyi bir emniyet kemeri ile 45 G kuvvetine dayanabileceğini belirledi.
4. Evan O’Neill Kane
1921’de, 60 yaşındayken Evan O’Neill Kane, apandisitinden kurtulmak için kendi kendine ameliyat yapabilen ilk kişi oldu. Aynı zamanda genel anestezi uygulanmayan hastalarda işlemin lokal anestezi ile tolere edilebileceği fikrini ortaya koydu.
5. Werner Forssmann
1929’da Almanya’daki Eberswaled Hastanesi’nin bodrum katında, cerrahi asistan olarak çalışan Werner Forssmann dirseğine bir üreter kateter tüpü yerleştirdi ve bu sayede kendi kalbini kendisi besleyebildi. Hemşiresini masaya oturtturduğu için aynayı asistanı olarak kullandı.
Daha sonra kateterin uygun atriyuma ulaştığını anlamak için göğsünün röntgenini çekti. Forssmann övgüden ziyade tam tersi tepki aldı. Bu tepkiler karşısında üroloji için kardiyolojiyi terk etme kararı aldı, ancak daha sonra 1956’da Nobel Ödülü ile ödüllendirildi.
6. Albert Hoffman
İsviçreli kimyager Albert Hoffman, asidi keşfettiğinde bir ilaç şirketi için mantar ergotunu araştırıyordu. İlk testleri sonuçsuz kaldı, ancak Hoffman asidin sentezlenmiş bir versiyonunu yeniden test etmeye karar verdi.
Nisan 1943’te laboratuvarında LSD-25 (Lysergic Acid Diethylamide) adını verdiği asitten 0,25 miligram içti. “My Problem Child” adlı kitabında ilacın etkilerine değinmiştir : Saat 17.00’da baş dönmesi, endişe, kaygı ve tedirginlik başladı.
O gün eve bisikletle dönüyordum. Bir anda görmem bozuldu, düşüncelerim dağıldı, içimden gülme isteği geliyor, anlamlı konuşmak için büyük çaba sarf ediyorum, görme alanım sanki karşımda, eşyaların biçimi değişiyor, çevremi lunaparklarda olduğu gibi olağanüstü görüyorum. Bir süre sonra bunların hepsi geçti.
Her yıl 19 Nisan günü LSD tutkunları tarafından “Bisiklet Günü” olarak kutlanmaktadır. Hoffman, ölene kadar LSD ile ilgili deneyler yapmaya devam etmiştir. 102 yaşında hayatını kaybetmiştir.
7. Barry Marshall
1984’te Barry Marshall, peptik ülsere neden olanın stres veya baharatlı yiyecekler değil, bakteriler olduğunu kanıtlamak için Helicobacter pylori içeren bir et suyu içti. 2005 yılında, o ve uzun yıllar birlikte çalıştığı Robin Warren, peptik ülsere Helicobacter pylori adı verilen bakterinin neden olduğunu kanıtladı. Bu teori, 2005 yılında Barry ve Robin’e Nobel Tıp Ödülü’nü kazandırdı.
8. Sir Humphry Davy
Keşif Çağı sırasında İngiliz bilim insanları yeni “havalar” keşfediyorlardı. Çağın başlangıcında bilinen üç hava vardı: hava (hava), sabit hava (karbon dioksit) ve yanıcı hava (hidrojen gazı).
Sir Humphry Davy bir kimyagerdi ve kendi kendine deney yapmayı severdi. Joseph Priestley’in flojistize edilmiş azotlu hava sentezini kopyaladıktan sonra, bunu kendi üzerinde test etti ve ona “gülme gazı” adını verdi.
Mucit James Watt’ın yardımıyla saf bir gülme gazı yaratma tekniğini mükemmelleştirdi. Gülme gazını Watt ve şair Samuel Taylor Coleridge de dahil olmak üzere diğer arkadaşlarıyla paylaştı.
Gülme gazı yani Azot Protoksit, Nitröz oksit, N₂O formülüne sahip, diazot monoksit ve azot protoksit de denen, anestezide kullanılan bir gazdır. “Güldürücü gaz” olarak da bilinmektedir.